İhalesi Büyükşehir hesaplarından canlı olarak yayınlanan satışlarla
ilgili Özdağ’ın açıklamaları şöyle:
Mülkiyeti Maliye Hazinesine ait, satış yetkisi Ankara Büyükşehir Belediyesine
ait 25 adet taşınmaz; Yenimahalle, Sincan, Keçiören ve Altındağ sınırları
içerisinde. Kullanım amaçları çok farklı; konut alanı olan var, ticaret alanı
olan var. Planlarında farklı farklı kullanım amaçları belirtilmiş. Yaklaşık
bedeli de 72 milyon TL olarak belirtilmiş.
Biz de soruyu, satışı yapan Ankara Büyükşehir Belediyesine yönelttik; Halkın
parsellerini niye satıyorsunuz?’ dedik. Aslında biz daha önce de İller
Bankası’na, başka bakanlıkların mülkiyetinde olan bütün parsellerin satışına
karşı çıktık. Genel itibariyle biz bu işe şu yüzden karşıyız; politik olarak,
halkın parselleri satılamaz. Bugün ülke yönetilemeyecek kadar çok ciddi
boyutlarda bir ekonomik krizin içerisinde. Hükûmet de bu krizin içerisinden
çıkmanın çeşitli yollarını arıyor; nereden para gelirse kârdır düşüncesiyle,
geleceğini hiç düşünmeden yapıyor. Kamunun
parselleri aslında halkın parselleridir.
Krizin faturasını sürekli emekçiye yükleyen ekonomik bir sistem, bu sefer de
krizin çıkış faturası olarak yine halkın parsellerini satarak, dolaylı yoldan
halkın sırtına bu krizin sıkıntılarını yüklemeye çalışıyor.
Ankara, mevcut yönetimden önce de 25 yıldır inanılmaz skandallarla yönetilen,
dünyanın en kötü yönetilen başkentiydi. Bugün Atatürk Orman Çiftliğinden,
Saraçoğlu Mahallesine veya diğer kamu ve kurumların bütün parselleri ama
cemaatlere peşkeş çekildi ama satıldı ama ticarethane yapıldı. Bugün
Ankapark’ın da durumu ortada.
Çok ciddi sıkıntılarla yönetilmiş bir kenttik biz, şimdi yeni yönetim de
geldikten sonra tabii ki bir takım beklentiler oluşmaya başladı. Parsellerin
sahibi tamamıyla Maliye, satış yetkisi Büyükşehir’de. Bizim temel itibariyle,
sadece bu satışa değil, diğer bütün kamu kurum ve kuruluşlarının parsellerinin
satışa çıkmasına karşı ciddi bir tutumumuz mevcut. Dolaylı yoldan cebimizdeki,
bizim parsellerimizi satarak sözde ekonomik krizden çıkış yolları yapıyorlar.
Ekonomik krizden çıkış yöntemleri, kısa vadede belki bu kanayan yaraya parmak
basmak olarak ne kadar uygun görülebilir olsa da, üretim ekonomisinden çıkmış
bir toplumun ekonomik krizden çıkışı söz konusu değildir. Hiçbir kısa vadeli çözüm yöntemlerini şube
olarak kesimlikle kabul etmiyoruz.
İlçe belediyelerinde de benzer uygulamalar oluyor. Bir çok sorun araziler, taşınmazlar satılarak
çözülmeye sağlanıyor. Mülkiyet Hazine’ye ait, satış yetkisi belediyeye ait.
Belediye bunu sattığı zaman paranın mal sahibine gitmesi lazım, satış yetkisi
belediyede olsa dahi. Sistem nasıl işliyor, biraz açar mısınız?
Özel bir anlaşma çerçeve dahilinde değilse, Ankara Büyükşehir Belediyesi
bununla ilgili ilan ettiğinde, herhangi bir paylaşım yapmadı. Bu para direkt
Maliye Hazinesine dahi kalsa nereye nasıl kullanılacak ve bu parseller neden
satılıyor, bunların açıklamasını yapmaları lazım. Bunu talep ettik. Diğer
parseller de aynı şekilde. Tüm Türkiye’deki belediyelerde, ilçe belediyelerinde…
Bugün Sincan Belediyesi de bir satış ilanı çıkarttı. Detaylarını şu an daha
araştırıyoruz o yüzden bilgisini vermeyeceğim. Yani tamamıyla, halkın
parsellerini alıp satıl üzerine politika yürütülüyor. Satış yetkisi Ankara
Büyükşehir Belediyesinde olduğu için de biz de bunu neden yaptıklarına dair,
gerekli açıklamayı ilan metninde belirtmedikleri için açıklama talep ettik.
Ankara Büyükşehir Belediyesinin siyasi
olarak el değiştirmesinden sonra, Mansur Yavaş’ın göreve gelmesinden sonra siz
artık bu işin yapılmamasını bekliyordunuz anladığım kadarıyla. Bu ilk kez mi
oluyor? Bir yıl içerisinde buna benzer satışlar gerçekleşti mi?
Melih Gökçek gibi skandal bir belediye başkanından sonra bütün herkesin
beklentileri değişti. Ankara’nın kanayan yaralarını sarması, özellikle
Cumhuriyet miraslarına sahip çıkması konusunda çok ciddi bir beklenti ortaya
çıktı. Melih Gökçek’in cemaatlere peşkeş çektiği Ankara biraz soluklansın diye
bekledik. Yapılan doğru uygulamalar da var, yanlış uygulamalar da var. Odaların
görevi hiçbir zaman şu değildir, bilimsel ve akademik odalar şunu yapmazlar;
‘bu uygulama harika, bravo, çok güzel’ demezler.
Bütün siyasiler, iktidarlar ve yöneticiler, bulundukları koltuklara iyi
vaatlerle geliyorlar. Bugüne kadar hiçbir siyasetçinin ‘Atatürk Orman
Çiftliğini satıp ticarethane yapacağım’ dediğini hiç duydunuz mu? Böyle bir
vaatle hiçbir kimse gündeme gelmez. Seçilemezler, yetki alamazlar.
dolayısıyla bizim görevimiz hiçbir zaman şakşakçılık değil. Sadece belediye ve
yerel yönetimler anlamında değil ülke yönetimleri de böyledir; güzel şeyler
vaat ederek oldukları konumlara gelmeye çalışır ve seçilmeye çalışırlar. Vaatlerini yerine getirmediklerinde de
devreye bilimsel, teknik, akademik odalar girer. Bu konularda halkı
bilgilendirip, kamuoyu oluştururlar. Bizim yaptığımız da bu; kimlerin yaptığı,
hangi kurumun yaptığı, şahıslar tamamen durumdan bağımsız.
Bizim olayımız, tamamıyla politik bir alt yapı ile insanları bilgilendirip,
gerekli ilgili kişilere kendilerine gelmeleri konusunda ufak bir uyarıda
bulunup, yeri geldiği zaman da bunun hukuki mücadelesini veriyoruz.